KUDÜS
Kutsallığın başkenti olan ve adını bu kutsallığından alan Kudüs, miracın ilk basamağı, semalara yükselişin, ilk durağıdır. Miraç yolculuğunda Efendimizin (s.a.s) arkasında binlerce peygamberin namaz kılmasıyla, peygamberlerin toplandığı bir mekân; ilk kıblemizin, ikinci mescidimizin ve üçüncü haremimizin bulunduğu müstesna bir şehirdir Kudüs.
Hz. İbrahim, Hz. Yakup, Hz. Davud ve Hz. Süleyman (a.s.) başta olmak üzere birçok peygamberin ayak izini taşıyan mübarek Filistin coğrafyasının atan kalbidir Kudüs.
M.Ö. 11. yüzyılın sonlarında kurulan İsrailoğulları devletinin ilk kral ve komutanı Talut’tan sonra devletin başına geçen Hz. Davut, Kudüs’ü alarak burayı başkent yapmış ve Mescid-i Aksa’nın temelini atmıştır. Hz. Davut’tan (a.s.) sonra hükümdar olan oğlu Hz. Süleyman (a.s.) Mescid-i Aksa’nın yarım kalan inşaatını tamamlamıştır.
Kudüs, M.Ö. 63 yılında Roma imparatorluğunun hâkimiyetine geçmiştir. Roma imparatoru Konstantin 310 yılında Hristiyan olup 313’de Milano fermanı ile devletin dinini Hristiyan yapmış, 335 yılında da Kudüs’te Kıyame kilisesini yaptırmıştır.
Kudüs, Peygamber Efendimizin (s.a.s.) isra ve miracıyla İslam tarihinde önemli bir konuma gelmiştir. Hz. Ebubekir (r.a) önce Amr b. As’ı daha sonra da Halid b. Velid’i Filistin’in fethi için görevlendirmiştir. Hz. Ömer (r.a) zamanında Müslümanlar Kudüs’ü kuşatmış ve barış yolu ile şehri fethetmişlerdir. Hz. Ömer (r.a) şehrin anahtarlarını teslim aldıktan sonra halka, güven ve huzur içerisinde dinlerini yaşayacaklarına dair yazılı bir eman vermiştir.
Daha sonraki dönemde Kudüs’ün idaresini alan Emeviler buraya büyük önem vermiştir. Halife Abdülmelik b. Mervan Peygamber Efendimizin (s.a.v) miraca çıkarken üzerine bastığı büyük kaya parçası (sahra) üzerine 691’de bir kubbe yaptırmıştır. Bu nedenle buraya Kubbetu’s-Sahra denir.
Avrupa’nın, 1099 yılında başlattığı Haçlı seferlerinde Haçlılar, sadece Mescid-i Aksa’nın içinde 60 bin müslüman katletmiştir. Bu seferler sonunda Kudüs Latin Krallığı kurulmuş ve Kudüs, bu krallığın başkenti olmuştur. Haçlılar, Mescid-i Aksa’daki bütün binaları, kilise ve şapellere dönüştürmüş; Miraç Kubbesini vaftiz odasına, Kubbetü’s-Sahra’yı da kiliseye çevirmiş, Kubbetü’s-Sahra’nın üzerine çan yerleştirmiş, Mescid-i Aksa’yı da tapınak şövalyelerinin kullanımına sunmuştur. Tapınakçılar, Mescid-i Aksa’nın altında bulunan bölümleri atları için ahır olarak kullanmıştır.
Selahaddin Eyyubi, 1187’de Hıttin Savaşı ile Kudüs’ü haçlıların elinden alarak, Mescid-i Aksa’dan ve Müslümanlara ait diğer mekânlardan Haçlıların izlerini silmiş, şehrin yeniden imarına ve yenilenmesine büyük önem vermiştir.
Sonraki tarihlerde Fatımilerin ve Memlûklerin yönetimine giren Kudüs, 1516 yılında Mercidabık savaşı ile Osmanlı hâkimiyetine geçmiştir. Yavuz Sultan Selim şehri fethettikten sonra Kudüs’te iki gün kalmış ve şehrin ismini Kudüs-ü Şerif olarak değiştirmiştir.
1917 yılına kadar 400 yıl Osmanlı himayesinde kalan Kudüs-ü Şerif, Osmanlı için her zaman büyük önem arz etmiştir. Kanuni Sultan Süleyman, şehrin duvarlarını günümüze uzanan şekli ile yaptırmıştır. Yeni yapılan su yolları, havuzlar, hamamlar ve sebiller şehre farklı bir görünüm kazandırmıştır. Özellikle IV. Murad, Abdülmecid, Abdülaziz ve II. Abdülhamid Kudüs’e büyük hizmetler yapmıştır. Günümüzde şehrin en çok göze çarpan yapısı Kanuni Sultan Süleyman’ın 1536-1540 yılları arasında Haçlılara ait kalıntıların üzerine yaptırdığı eski Kudüs surlarıdır.
Kudüs’ün nüfusu yaklaşık 700.000 olup Doğu Kudüs ve Batı Kudüs olarak 2 kısımdır. Doğu Kudüs’te 200.000’den fazla Müslüman yaşamaktadır.
(Diyanet İşleri Başkanlığı Kudüs Rehberi kitapçığından alınmıştır.)