Hac hem bedenî hem de mâlî bir ibadettir. Vekil (bedel) tarafından yapılan hac ile bedel gönderen kişinin üzerine farz olan hac borcunun ödenmiş sayılabilmesi için, vekilin hac masraflarının, kendisini bedel gönderen kişi tarafından karşılanması gerekir. Eğer bir kimse birisini hac yapması için vekil tayin etse, fakat vekil masraflarını kendi parasından karşılasa bu hac, vekâlet verenin değil, masrafını karşılayan kişinin kendisinin olur; başkasının üzerindeki farz hac, yerine gelmiş olmaz. Ayrıca, bedel olarak hacca giden kimsenin, bedel gönderenden hac masrafları dışında bir ücret alması; hac masrafları için aldığı parayı da hac boyunca harcadıktan sonra geri kalan miktarı, kendisini gönderene iade etmesi gerekir. Bu itibarla, hac masrafı ve harcırahı, Diyanet İşleri Başkanlığı ya da herhangi bir şirket tarafından karşılanmak suretiyle hacca görevli giden bir kimsenin, başkaları adına hac yapması caiz değildir. Ancak görevli bir kimse, farz haccı eda etmeden ölmüş olan veya vekâlet vermesi şartıyla hacca gidememe özrü süreklilik arz eden anne, babası gibi yakınlarının yerine ücret almaksızın hac yapabilir.
Vekil olarak gönderilen kişi, önce müvekkilin verdiği görevi yapmalı, gönderenin şartlarına muhalefet etmemelidir. Muhalefet etmesi hâlinde haccına devam eder ve dönüşte, aldığı parayı iade eder; haccı da kendi adına yapmış olur. Temettu haccı, umre ile haccın birlikte yapıldığı bir ibadet olduğuna göre vekil umreyi kendi adına yaparsa, artık bu haccı kendisi için yapmış olur; müvekkilin parasını iade etmesi gerekir. Ancak vekil olan kişi, hac menâsikini tamamladıktan sonra ilave masrafları kendisi karşılaması şartıyla dilerse kendi adına umre yapabilir.
Bedel olarak hac yapmakta asıl olan, müvekkilin memleketinden yola çıkmaktır. Dolayısıyla Türkiye’de bulunan bir kimsenin Suudi Arabistan’daki bir kimseye hac için vekâlet vermesi caiz olmaz. Ancak hac yap madan ölüp yerine hac yapılmasını vasiyet eden kişinin terikesinin üçte biri, kendi memleketinden gitmeye yetmiyorsa, istihsanen, yettiği yerden vekil gönderilebilir. Suudi Arabistan’da bulunan kişilerden vekâlet hususunda yararlanılma konusu da bu çerçevede değerlendirilmelidir. Şâfiî mezhebine göre ise, Türkiye’de bulunan bir kimsenin, Suudi Arabistan’da bulunan bir kimseyi vekil tayin etmesi, vekilin hac menasikine, mîkât mahallinde ihrama girerek başlaması şartıyla geçerli olur.
İyileşme ve komadan çıkma ümidi kalmamış hastalar adına bulunduğu yerden bedel tayin edilebilir.
Vekil, gönderen kişinin (müvekkilin) belirlediği hacca niyet etmelidir. Müvekkil, hac çeşitlerinden birini belirtmeksizin, sadece “hac yapmasını” söylemiş ise; vekil ifrada niyet etmelidir; “dilediğini yap” diyerek serbest bırakmış ise dilediğine niyet edebilir.
Hacı adayı Arafat vakfesinden önce vefat etmiş ya da ağır hastalığı dolayısıyla memleketine dönmüş ve bir daha geri gelemeyecek durumda ise şayet vasiyeti varsa yakınları onun adına Mekke’den birisini tayin ederek bedel suretiyle haccını tamamlatırlar. Böyle bir vasiyeti olmamışsa yakınlarının haccı ikmal ettirme sorumlulukları yoktur. Bu durumda vefat eden kimse her halükârda niyetiyle hac yapmış gibi sevap kazanır. Hacı adayı Arafat vakfesi esnasında ölürse vakfesini yapmış sayılır. Ziyaret tavafını ise o yıl hac için ihrama girmiş olanlardan bir kişi vekâleten yerine getirir.