Tavaf esnasında abdesti bozulan kişi, tavafı bırakıp abdest alarak kaldığı yerden tavafa devam eder, dilerse tavafı baştan başlayarak yeniden yapabilir.
Bu durumdaki kişinin tavaf ve sa’yi geçerli olur. Ancak tavafı abdestsiz yaptığı için kendisine dem (koyun veya keçi kesmek) gerekir. Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî mezheplerine göre ise, hadesten taharet tavafın sıhhat şartı olduğu için, bu durumdaki kişinin tavaf ve sa’yi geçerli değildir; abdest alıp ihrama bürünerek bunları yeniden yapar. Ayrıca ihramdan çıkma vakti gelmeden önce tıraş olup elbise giydiği için ceza gerekir. Buna göre, muhayyerlik haklarından yararlanarak iki dem, altı gün oruç veya on iki fitre miktarı sadaka verme cezalarından herhangi birini tercih edebilir.
Hanefî mezhebine mensup olan bir kişinin tavaf esnasında bir yerinin kanaması hâlinde abdesti bozulur. Bu durumda yapması gereken şey, tekrar abdest alıp kaldığı yerden veya baştan başlayarak tavafını tamamlamaktır. Şayet umre veya ziyaret tavafına abdestsiz olarak devam edecek olursa kendisine dem gerekir; abdest alıp tavafı yeniden yaparsa ceza düşer.
Hastalık, yaşlılık veya aşırı izdiham gibi sebeplerle yeniden abdest almanın zor olduğu durumlarda Hanefî olan kimse, Şâfiî mezhebinin görüşüyle amel ederek tavafına devam edebilir.
Hanefî mezhebine göre kadın ve erkeklerin birbirlerine ellerinin değmesinden dolayı abdestleri bozulmaz. Şâfiî mezhebine göre ise bu durumda abdest bozulur. Ancak Şâfiî olanlar, bu konuda Hanefî mezhebinin görüşüyle amel edebilirler.
Kaç şavt yaptığına karar verememiş kişi, “üç şavt mı, dört şavt mı yaptım” diye tereddüt ederse az olan sayıyı esas alarak tavafını veya sa’yini tamamlar. Tavaf ve sa’yi tamamladıktan sonra şavtların sayısında ortaya çıkacak tereddüde ise itibar edilmez.
Umre tavafının tamamını veya bir kısmını, hatta bir şavtını cünüp, abdestsiz, lohusa veya âdetli olarak yapmak dem gerektirir. İhramdan çıkmadan yeniden yapılması halinde ceza ortadan kalkar. Şâfiî mezhebine göre ise, hadesten taharet tavafın sıhhat şartı olduğu için bu durumdaki kişinin tavaf ve sa’yi geçerli değildir; abdest alıp ihrama bürünerek bunları yeniden yapması gerekir. Bu arada ihram yasaklarından herhangi birini ihlal etmişse cezasını öder.
Umre tavafının tamamını veya bir kısmını, hatta bir şavtını cünüp, abdestsiz, lohusa veya âdetli olarak yapmak dem gerektirir. İhramdan çıkmadan tavafı yeniden yapılması halinde ceza ortadan kalkar.
Şafiî, Malikî ve Hanbelî mezheplerine göre ise abdestli olarak yapılması tavafın geçerlilik şartı olduğundan, cünüp veya abdestsiz olarak yapılan tavaf geçersizdir. Bu durumdaki kişinin abdestli bir şekilde tavafı yeniden yapması gerekir.
Hanefîlere göre tavafın ilk dört şavtı farz, kalan üç şavtı ise vaciptir. Dolayısıyla ilk dört şavtı yapan kimsenin tavafı geçerli olur. Daha sonra eksik kalan şavtlar usûlüne uygun olarak yapılırsa herhangi bir ceza gerekmez. Vacip olan bu üç şavt yapılmazsa, vacip terk edildiği için dem (koyun veya keçi kesmek) gerekir.
Diğer üç mezhepte ise tavafı yedi şavta tamamlamak farzdır. Aksi takdirde yapılan tavaf geçersiz olur.
Bir mazereti olmadığı halde tekerlekli sandalyeye binerek tavaf yapan kimsenin tavafı geçerli midir?
Tavafı yürüyerek yapmak vâciptir. Buna göre gücü yettiği halde tekerlekli sandalye ile yapılan tavaf geçerli olmakla birlikte, bu şekilde yapmak dem gerektirir. Tavaf yeniden yapılırsa ceza düşer. Hasta, yürüyemeyecek kadar yaşlı ve özürlü olanlar ise, tekerlekli sandalye ile tavaf yapabilecekleri gibi bundan dolayı herhangi bir ceza ödemeleri de gerekmez. Şâfiî mezhebine göre, tavafı yürüyerek yapmak sünnettir. Bu sebeple, gücü yettiği halde tekerlekli sandalye ile tavaf yapmak mekruh ise de ceza gerektirmez.
Başkaları adına nafile tavaf yapmak yerine, kişinin kendi adına nafile tavaf yaparak sevabını dilediği kimselere bağışlaması daha uygun olur.
Tavaf geri geri yürüyerek yapılırsa iade edilmelidir. İade edilmezse Hanefîlere göre dem gerekir.
Şâfiî mezhebine göre ise, bu şekilde yapılan tavaf geçerli olmaz; yeniden yapılması gerekir. Bazı şavtlarda böyle yapılırsa bu şavtların iadesi yeterlidir.
Ziyaret tavafı (farz olan tavaf) ihramlı olarak yapılabileceği gibi, ihramdan çıktıktan sonra da yapılabilir.
Hz. Peygamber’in (s.a.s.) “Kim hac yaparsa Mekke’de yaptığı son şey tavaf olsun.” (Müslim, “Hac”, 379) hadisine binaen, veda tavafının Mekke’den ayrılma gününde yapılması müstehap görülmüştür. Bununla birlikte bir mazeret sebebiyle veda tavafının ziyaret tavafından hemen sonra yapılması geçerlidir.
Ziyaret tavafının vakti; Hanefî ve Mâlikî mezhebine göre, kurban bayramının ilk günü fecri sâdığın doğmasıyla; Şâfiî ve Hanbelî mezheplerine göre gece yarısından sonra başlar. Ancak bu tavafın bayramın birinci günü Akabe cemresi taşlanıp, kurban kesilip, tıraş olduktan sonra yapılması daha faziletlidir. İmam Ebû Hanîfe’ye göre ziyaret tavafının bayramın ilk üç gününde yapılması vacip olduğundan bu günlerden sonraya ertelenmesi dem gerektirir. Fakihlerin çoğunluğuna göre ise ziyaret tavafı, bayramdan sonraya da ertelenebilir. Buna göre ziyaret tavafının bayram günleri sonrasına ertelenmesi caizdir, herhangi bir cezayı gerektirmez.
Namaz kılmanın mekruh olduğu vakitlerde tavaf yapılabilir, bunun hiçbir sakıncası yoktur. Ancak Hanefîlere göre bu tavafın namazını söz konusu vakitte kılmak mekruhtur. Bu durumda tavaf namazı ertelenir ve uygun olan ilk vakitte kılınır.