Hadesten taharet tavafın vacibi olduğu için özel hâlinde iken umrenin tavaf ve sa’yini yapıp saçını keserek ihramdan çıkan kadına dem (bir koyun veya keçi kesmek) gerekir.
Şâfiî mezhebine göre ise, hadesten taharet tavafın geçerlilik şartıdır. Bu nedenle âdetli olarak yapılan tavaf ve akabinde âdetli olarak yapılan sa’y geçerli olmaz. Dolayısıyla bu durumdaki kadının temizlendikten sonra tavaf ve sa’yi yeniden yapması gerekir. Ayrıca ihramdan çıkma vakti gelmeden saçını kestiği için muhayyerlik hakkından yararlanıp ceza olarak dem (koyun veya keçi kesmesi), üç gün oruç tutması veya altı fitre miktarı sadaka vermesi gerekir.
İslami gelenekte kadınların hac, umre vb. ibadetleri herkesle birlikte zamanında yerine getirme düşüncesiyle âdet görmeyi engelleyici bir yola başvurma şeklinde yapageldikleri bir uygulama bilinmemektedir.
Âdet geciktirici olarak kullanılan ilaçlar, çoğu zaman âdet düzensizliklerini de beraberinde getirebilir. Bu itibarla ilaç kullanma cihetine gitmeksizin organizasyonun alacağı tedbirler çerçevesinde hac veya umreyi tamamlamaları daha uygun olur. Bununla birlikte âdetin ilaçla geciktirilmesi durumunda yapılan ibadetler geçerlidir.
Âdet görme çağındaki kadınlardan gelen akıntılar kan renginde olmayıp bulanık olsa bile, tercih edilen görüşe göre, ister âdet günlerinin başında ister sonunda olsun, âdet (hayız) kanından sayılır. Kadınların âdet günleri Hanefî mezhebine göre en az üç, en çok on gündür. İki âdet arasındaki temizlik süresi ise en az on beş gündür.
Doktorların verdikleri bilgilere göre âdet geciktirici ilaçlar her zaman etkili olmayabilir. Dolayısıyla ilaç kullanılmasına rağmen âdet görmek mümkün olabilmektedir. Buna göre bir kadın, âdet geciktirici ilaç kullandığı hâlde, bu ilaç tesirsiz kalmış ve bir önceki âdetinin bitiminden itibaren on beş gün geçtikten sonra âdet kanı renginde bir akıntı gelmiş ve bu akıntı en az üç gün devam etmişse âdetli sayılır. Bu durumda umre veya ziyaret tavafı yapılamaz. Ancak söz konusu akıntı on günden fazla devam etmişse mutat olan âdetinden sonrası istihâza sayılacağından kılmadığı namazlarını kaza eder, şayet tavaf yapmışsa bu tavafı geçerli olur.
Uzmanların ifadesine göre, progesteron hormonu içeren bu tarz ilaçların yan etkisi olarak bazen âdet akıntısı niteliğinde olmayan lekeler görülebilmektedir. Bu durumda söz konusu lekelenmeler fıkhen özür hükmünde (istihâza) kabul edilip buna göre hareket edilir. Özür kanı gören bir kadın ise namazını kılar, orucunu tutar. Bununla birlikte en uygunu kanamanın ve lekelerin türünün belirlenmesinde konunun uzmanı olan bir doktora başvurmaktır.
Âdetliyken ihrama giren veya ihrama girdikten sonra âdet görmeye başlayan kadınlar, tavafın dışında haccın bütün menâsikini yerine getirebilirler. Ancak tavaf edemezler. Çünkü Resûlullah (s.a.s.), Hz. Âişe’ye, “Bu, Allah Teâla’nın, Hz. Âdem’in kızları üzerine yazdığı bir şeydir (senin elinde olan bir şey değildir). Hacıların, hacla ilgili yaptıklarını sen de yap. Ancak âdet gördüğün sürece Kâbe’yi tavaf etme.” buyurmuştur.
Henüz ziyaret tavafını yapmadan âdet gören bir kadının öncelikle yapması gereken, temizleninceye kadar Mekke’de kalıp temizlendikten sonra tavafını yapmasıdır. Bu durumda ziyaret tavafını bayram günlerinden sonraya tehir etmesi bir ceza gerektirmez.
Mekke’de kalma imkânı yoksa Hanefî mezhebine göre tavafta taharet farz olmayıp vacip olduğu için âdetli olarak ziyaret tavafını yapar, ancak ceza olarak bir deve veya sığır (bedene) kurban etmesi gerekir. İmkân bulur da temizlendikten sonra bu tavafı iade ederse bu ceza düşer.
Şâfiî mezhebine göre bir kadının âdetli iken yapacağı tavaf hiçbir şekilde geçerli değildir. Temizlendikten sonra yapması gerekir. Hanbelî ve Mâlikî mezhebine ait bazı kaynaklarda belirtildiğine göre, âdet kesintisi olur ve kadın bunun temizlik olduğu kanaatine varırsa guslederek tavafını yapar. Daha sonra âdet süresi içinde yeniden kanama görürse ara temizlik döneminden sonra âdeti devam eder. Bundan dolayı da herhangi bir ceza gerekmez. Başına bu hâl gelen bir kadının durumunu ilgilile re bildirmesi ve onların vereceği cevaba göre amel etmesi uygun olur.
Menopoz dönemine geçiş esnasında âdet düzensizlikleri ve âdet günlerinde değişiklik meydana gelebilir. Fıkıh kaynaklarında, bir kadının elli beş yaşını doldurmadıkça kendisinden gelen kanın âdet olduğu belirtilmektedir. Ancak bu hüküm herhangi bir ayet veya hadise değil zamanın tıbbî bilgilerine dayanmaktadır. Günümüzde tabiplerin belirttiğine göre menopoza giren bir kadın, ilk bir yıl içinde tekrar âdet görebilir. Bu durumda olan kadının bir kadın doğum uzmanına muayene olup kanamasının âdet kanı mı, yoksa özür kanı mı olduğunu tespit ettirmesi uygun olacaktır. Eğer âdet kanı ise bu kadın normal âdetlinin yapamayacağı şeyleri yapamaz. Ancak menopoza girilmesi üzerinden bir sene geçtikten sonra görülen kan özür kanı olarak kabul edilmektedir.
Arafat ve Müzdelife’de vakfe yapmak, şeytan taşlamak ve ihramdan çıkmak için hadesten taharet şartı aranmaz. Buna göre, âdetli olarak Arafat’a çıkan bir kadın Arafat ve Müzdelife vakfelerinden sonra şeytan taşlayıp saçını keserek ihramdan çıkabilir.
Bu durumdaki bir kadın daha sonra leke görürse bakılır; kadının gördüğü lekeler âdet hâlinin azami süresi (10 gün/240 saat) bitmeden kesilirse, bu günler de âdetten sayılır. Bu durumda kadın tavafın vaciplerinden olan temizlik şartına uymamış olacağından ceza olarak bir koyun veya keçi keser.
Hanbelî ve Mâlikî mezhebine ait bazı kaynaklarda belirtildiğine göre, âdet kesintisi olur ve kadın bunun temizlik olduğu kanaatine varırsa guslederek tavafını yapar. Daha sonra âdet süresi içinde yeniden kanama görürse ara temizlik döneminden sonra âdeti devam eder. Bundan dolayı da herhangi bir ceza gerekmez.
Eğer bu lekeler âdet hâlinin azami süresi olan 10 gün/240 saat sonunda kesilmez ise, normal âdet gününden sonra gelen akıntı, istihaze/özür kanı sayılır. Bu hâlde iken yapılan ibadetler geçerli olur.
Hacda şeytanı taşlayıp kurban kestikten sonra ihramdan çıkma aşamasına geldiği için henüz haccın sa’yini yapmadan saçını kesen kadına bir şey gerekmez.
Umrenin tavafını yapıp henüz sa’yini yapmadan saçını kesen kadına, dem (koyun veya keçi kesmek) gerekir. Şâfiî mezhebine göre ise umre sa’yini yapmadan saçını kesen kadın ihramdan çıkmış olmaz; ihram yasağı işlemiş olur. Dolayısıyla sa’yini yapıp, saçını keserek ihramdan çıkması gerekir. Ayrıca muhayyerlik haklarından yararlanıp; ceza olarak bir dem (koyun veya keçi kesme), üç gün oruç tutma veya altı fitre miktarı sadaka verme seçeneklerinden birini tercih edebilir.
Âdet veya lohusa hâlindeki kadınların veda tavafı yapmaları vacip değildir. Veda tavafı yapmadan Mekke’den ayrılabilirler. Bu durumda olduğu için veda tavafını yapamayan bir kadına hiçbir şey gerekmez.
Tavafın abdestli olarak yapılması vaciptir. Kudüm tavafı gibi nafile bir tavafın abdestsiz yapılması halinde sadaka; hayızlı olarak yapılması halinde ise dem gerekir. Abdestsiz ya da âdetli olarak yapılan tavaf daha sonra iade edilirse ceza düşer.
Mâlikî, Şâfiî ve Hanbelî mezheplerine göre ise; hadesten taharet, tavafın sıhhat şartı olduğu için bu şekilde yapılan bir tavaf geçerli değildir; ceza ödemekle geçerli hale gelmez. Buna binaen tavafın mutlaka iade edilmesi gerekir.
Âdet ve lohusalık hâlleri dışında ihramlı olmadıkça eşlerin Mekke ve Medine’de cinsel ilişkide bulunmalarında dinen bir sakınca yoktur.
Hac veya umre için ihrama giren kadınların elbiselerini çıkarmalarında veya değiştirmelerinde herhangi bir sakınca yoktur.
İhramlı bir kadının ihramdan çıkmak için saçlarının en az dörtte birinin uçlarından parmak boğumu kadar kesmeleri yeterlidir.
Şâfiî mezhebine göre ise bir kadın, üç telden az olmamak şartıyla saçlarından bir kısmını kesmekle ihramdan çıkmış olur.
Hanefî mezhebine göre, temettu haccı yapmak üzere umre ihramına girdikten sonra âdet gördüğü için umre tavafını yapamayan ve Arafat’a çıkma zamanına kadar temizlenemeyen kadınlar, umresini, saçını kesmeden kalben iptal ederler ve yeni bir niyet ve telbiye ile hac için ihrama girerek Arafat’a çıkarlar. Bu şekilde hareket eden kadınlar, ifrad haccı yapmış oldukları için şükür kurbanı kesmeleri gerekmez. Hacdan sonra iptal ettikleri umreyi kaza ederler. Bundan dolayı da ceza kurbanı olarak bir küçükbaş hayvan keserler.
Nitekim Veda Haccı’nda Hz. Âişe Mekke’ye vardıktan sonra umreyi yapamadan âdet gördü. Hac zamanına kadar da temizlenemeyeceği için Hz. Peygamber, umre ihramını iptal etmesini ve Arafat’a çıkılacağında hac için ihrama girmesini söyledi. Hz. Âişe’ye hacdan sonra yapamadığı umreyi kaza ettirip bir de kurban kestirdi
Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî mezheplerine göre bu durumdaki bir kadın, umresini iptal etmez, kıran haccına niyet eder ve vakfesini yapmak üzere Arafat’a gider. Arafat dönüşünde hac ve umre niyetiyle bir tavaf ve bir sa’y yapar. Zira bu mezheplere göre böyle bir durumda bir tavaf ve bir sa’y hem hac hem de umre için yeterlidir. Ayrıca kıran haccı için kurban keser.
Âdetli olduğu için umre tavafını yapamayan kadın, hac organizasyonu tarafından âdeti bitinceye kadar Mekke’de iskan ettirilir. Ancak âdetli kadın bu imkândan yararlanmayarak umresini yaparsa umresi geçerli olur. Fakat tavafı âdetli olarak yaptığından dolayı bir dem (koyun veya keçi kesmesi) gerekir.
Bununla birlikte bir şekilde umre tavafını yapmadan ülkesine dönen bir kadın, ihramlı olarak kalmaya devam eder ve ihram yasaklarından sakınır. İmkân bulduğu ilk anda tekrar Mekke’ye gelerek tavafını yapar, sa’y eder ve saçlarının en az dörtte birinin uçlarından parmak boğumu kadar keserek ihramdan çıkar. Şayet hiçbir şekilde yeniden Mekke’ye gelme imkânı bulamazsa muhsar hükmünde sayılır. Kendisi adına mümkünse Harem bölgesinde, değilse başka bir yerde bir kurban kestirir ve saçını usulüne göre keserek ihramdan çıkar. İleride imkân bulması halinde ise umresini kaza eder.
Kurban kesmek suretiyle ihramdan çıkmadan önce ihram yasakları işlemişse yasağın türüne göre gerekli cezayı öder.